15 Aralık 2014 Pazartesi

Vale


Bir valenin hayatı bu kadar ilginç olmamıştı.

Washington / ABD Yıl 1990… 

Soğuk bir gecede rüzgar ensesine vuruyor, sanki ensesinden kulağına gelip bir şey fısıldıyordu. "Bir cinayet lazım", dediğini duyuyordu fısıltılar arasında. "Evet, bir cinayet lazım" diye düşünüyordu. Şu an karanlık bir yoldan geçip iş yerine gidiyordu. Önüne bir kedi çıktı. Kedilerden tiksinirdi. Yerden aldığı taşı ona doğru fırlattı, birden tökezledi kedi. Ayağına gelmiş olmalıydı,  sonra kaçıp gitti kedi. Winter Restaurant'ın kapısındaydı. Niçin bu adı almış bilmiyordu. Tek bildiği şey birisini öldürme tutkusuydu. Genç bir bayan arabasından inmekteydi. Anahtarını alıp park etti Vale. Yarım saat sonra restauranttan çıktı genç bayan. Vale arabasını getirmekteydi. Anahtarını verdi, genç bayan arabaya binip gideceği anda telefonu çaldı.  "Güzel bir melodi"diye aklından geçirdi Vale. Arabayı çalıştırmıyor, konuştukça konuşuyordu kadın. Vale bundan istifade ederek genç bayanın seksen yedi model BMW arabasının bagajına atlıyordu. Çok geçmeden araba hareket ediyor,o n beş dakika sonra da hareketli araç duruyordu. "Eve gelmiş olmalıyız" diye içinden geçirdi Vale. Bagajı açıp dışarı çıktı. "Zengin evleri hep güzeldir" diye fısıldadı rüzgara. Bahçeden geçip ahşap kapıya doğru yöneldi. Kulağını kabartıp içeriyi dinlemeye başladı.

Vale, “Ses yok, uyumuş olabilir’’ dedi.
Açık bir pencere gözüne ilişti. Bir sıçrayışta pencerenin kenarına tutunmayı başardı. Kendini içeri doğru bıraktı.
“Misafir odası galiba, bende misafirim. Ama bu oda da uyumak istemem, yatak odası daha cazip gelir bana’’ dedi.
Sessizce yatak odasını bulup, kapısına geldi. Kapının kolunu yavaşça indirdiği gibi kapı açıldı. Uyuyordu genç bayan. "Vücudu mükemmel!" diye aklından geçirdi. Birden uyandı genç bayan. Bağırmaması için ağzını bağlıyordu. Yatağa girip ‘’Bunu çok seveceksin’’ diye mırıldanarak gülümsedi. Pantolonu indirdi. Genç bayanın gözlerinden yaşlar dökülüyordu. "Yapma!" gibi hareketler yapıyor ama nafile hiç kimse bunu engelleyemezdi. İşini bitirdikten sonra bir sigara yakıyordu. Genç bayan hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, kendisine tecavüz edenin adamın yanında. Sigarasını bitirdiği anda genç bayanı sırtlayıp arabasının anahtarını da alıp evden çıkıyordu. Arabaya binip eski fabrikaya ilerlemekteydi, fabrikanın önüne geldiğinde arabadan inip fabrikaya doğru yürüyordu genç bayanla birlikte. Onu duvara ellerinden ve ayaklarından çiviledi. "Çok canı yanmış olmalı" diye aklından geçirip, gülüyordu bir şizofren gibi. Ama çektiği acıyı belli etmiyordu genç bayan…
“Benden ne istiyorsun be adam? Beni bırak ne kadar istersen o kadar para veriyim. Yeter ki bırak beni!’’
“Her şey çok kolay dimi paranız olunca? Dininiz imanınız para olmuş siz zenginlerin…Para denilen şey kağıttan başka bir şey değil! Kağıda birkaç rakam yazınca o para oluyorsa matematik problemlerinin değeri paha biçilemezdir o zaman. Anladın mı? Benim parayla işim yok.’’
“Beni bırakman için ne yapmalıyım?’’
“Fazlasını yaptın zaten.’’
Güldü.
“Hayvan herif!’’
“Bu iltifatlar için çok teşekkürler saygı değer matmazel. Ha doğru ya, artık madam'sın.’’ önünde eğilerek güldü.
“Sen tam bir çatlaksın! Aynı zamanda adam bile değilsin!’’
Dudağına bir öpücük kondurdu.
“Bu güzel dudaklarını özlüycem.’’
“Özleyecek misin? Nereye gidiyorum ki ben?’’
“Öleceksin.’’
Korkudan donmuş gözleri, bir daha hiç kapanmayacaktı. Korkudan titriyordu genç bayan, ama Valenin hiçbir mimiğinde değişiklik yoktu. Sanki cansız bir biçimde onu nasıl öldüreceğini düşünüyordu. Duvara dayalı iki başlı baltayı gördü, eline aldı. Bekledi biraz, sonra iki başlı baltayı kaşla göz arasında genç bayanın kafasına indirdi. Kafası yerdeydi. Kanı ise her tarafa sıçramıştı.Hiç terlemiyordu bile, soğukkanlıyı ile tüm ortamı buza çevirmişti. Birden irkildi kabus görüp uyanmış gibi ve mavi beyaz mendilini cebinden çıkardı. Ellerindeki kanı silip mendili yere attı aniden arkasını döndü ve bir çöp poşeti aramaya başladı. Bu cesedi buradan götürmeliydi. Cesedi çöp poşetine koyduğu gibi sırtladı,dışarıda bekleyen çalışır durumda bulunan genç bayanın arabasının bagajına cesedi koydu. Hiçbir anlamı yokken öldürdüğü kişileri aldığı yere bırakırdı hep. Genç bayanın evine doğru sürdü. Arabayı bırakıp kaçtı. Eldiven kullandığı için parmak izi belli olmazdı.

Zaten belli olsa bile hep söyle derdi:
“Bunlar iğne deliğinden ipi bile sokamıyor, bir parmak izinden bir adamı mı bulacaklar? Güldürmeyin beni.’’
Sanki polislerle alay ediyor, onları küçük düşürmek için elinden geleni yapıyordu. Vale nedense polislerden haz etmezdi. Suçlu psikolojisi bu olmalıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder