29 Ocak 2016 Cuma

Darbe Girişimi

Sanki savaş yaşanıyordu yüreğimde 
Topla tankla sevmiştim seni 
En derinden darbe yaparcasına beynime 
Sağ ve sol lobu tutuklayın, işkence edin, idam edin! 
Sokağı çıkma yasağı koyun, korkutun, korkun! 
En derinden darbe yaparcasına... 
Bitsin artık bu kavga; gidilecek yolumuz sevilecek yarimiz var! 
Açın göğsünüzü dolu dolu sevin.

Kısacası;
aşkın öyle bir harpa girişti ki yüreğimde
Ben çıkamadım işin içinden, sadece seni seviyorum diyebilirdim.

Ona Yakın Olmak

gökyüzünden kayan yıldızlara,
ne güzel de bakmışsın
bodrum katında...

tavan dökülen boyalardan
kadına benzemiş biraz
biraz yürüdüm Beşiktaş'ta
bir bardak çay içtim
tam oturduğun evin karşısında...

Pencereden baktın asfalta
beni  gör diye
yattım asfalta
saçın da ne gizledin öyle,
karakteristik hayaller mi?
susuyorsun her zamanki gibi....

bir gülüşün yeterdi aslında
kalbimin susmasına...

Duvarı Kanatmak İstiyorum

Bugün de talan edildi kalbim
Küfretti tüm odacıklarım
Neyzen neyi de güzel çalar, küfrü de güzel eder
miş- tam bir geçmiş zaman...


Yaşam ne kötü bir kavga
argo dolu bir hava da
gök siyah
yer kurumak da olan bir ağaç...


Düş eksikliğinden ölürken tüm bilinçaltıları
alt katta okunurken fatihalar
Azrail kapıyı yoklardı
bitiremeyeceğim,
bitiremeyeceğim bu yazıyı
parmaklıklar arkasına koyun beni
duvarı kanatmak istiyorum...

Kafamın İçinde Dolanan Deli Hurafeleri

Biraz daha yazarsam, birkaç ışık yılı uzağa gideceğim
dönüşüm sadece bir itiraza gebe olacak.
bu bir sigara matemidir efendiler!
kül tablaları izmaritlerin mezarlığıdır.
geçmiş geleceğin teminatıdır,
şimdiki zaman sadece papatya falı...

masallara artık çocuklar bile inanmayacak,
etrafta gülümseyen insan bile kalmayacak.
gidişlere ağlanmayacak, 
içki masaları eski bir söylenti olacak
evler, tek gözlü evler rutubetten ölecek.

kapalı cezaevlerinden çok; 
açık hava tımarhaneler ile dolacak her sokak
cami, hastane ve okuldan çok tımarhaneler açılacak her seçim öncesi.
hedef bir milyon deli,
diğerleri de ölü...

20 Ocak 2016 Çarşamba

BİR İSA DEĞİLDİM, ama tanrı hep benimleydi!

I.
Beynimde homurdanan bir ses var
Kulağımda  hiç bitmeyen bir çınlama
Iç sesime hayran olacağımı bilemezdim tozlanmış beynimde 
Kulağıma bir kahkaha tınısı geliyor, ruhumun körelmiş tarafı bana çok pis gülüyor
Icimdeki ölmeyen çocuk saklandığı yerden çıkıp hafif bir tebessümle gösteriyor günümü
Örümcekler, binbir türlü şey volta atıyor beynimin koridorlarında
Tanrı gökyüzünü iki yana açıp beni izliyor
Hey dostum baksana Tanrı benimle!
Lanet olsun göğsümdeki kan yumağına! 
Beni öldürecek tek madde o şuan.
Lanet olsun.

II.
Beynimde değişik bir döngü var şuan, çözemiyorum kördüğüm olmuş
İçinde al renginde bir sıvı olan o uzun borular beni boğuyor gibi
O koca yumağı sıkıştırıp patlatacaklar gibi duruyor her şiştiğinde 
Yağmur mu yağacak ne, nedir bu karanlık?
Kör bir baykuş süzüyor bedenimi şimdi
Dur diyorum, lanet olsun.
O kan yumağı bizi yarı yolda bıraktı
Tanrım dedim, isyan edecektim ruhum kolumdan çekiştirip günah dedi günah
Durdum, zamanın bir kenarına oturdum oltamı salladım
Benden balıkçı olmaz dedim, oltayı attım elimden
Köşeye çekilip içimdeki çocukla saklambaç oynadım
Düştüm, kanadım ve beynim patlama noktasına geldi
Onca ses beynime ağır geldi. 
Ben yine de susmadım, lanet olsun.

III. 
beynimin derinleşmiş kozalarını çamaşır suyu ile yıkayasım vardı
bir baktım, beynimin her katmanındaki sesler ve şeyler bana nefretle bakıyor
işte tam o zaman nefret duygusunu öğrendim, duyularımı kör edip yaklaştım
öyle bir yaklaştım ki üstüne basıp öldüreceğim böcek kelime-i şehadet bile getiremeyecekti
Tanrı beni izliyordu farkındaydım, meleklerin "yapmaz inşallah" sesleri kulağımı deliyordu
birden gözlerim karardı, aydınlanınca gözlerim bir başkasının böceği ezdiğini gördüm
üzüldüm, kırıldım ve nefret ettim
göğe döndüm; göğü delen Tanrı yoktu, neredeydi?
Bir İsa değildim, ama hep benimle olması gerekmez miydi?
göğe haykırmaya başladım, yüzüme bir damla düştü
Teşekkürler Tanrım! Beni bırakmayacağını bilmeliydim.
saklanmalıyım beynimdeki bazı dürtüler yağmuru sevmiyor
dürtülere isyan edesim vardı, yuttum.
Kan yumağı biraz durgun bugünlerde, içimdeki çocukla misafirliğine gidecektik
Boş ver dedim, onun dertlerini dinleyemezdim.
Sancılanmasın yeter deyip yağmurdan saklanmaya başladım.
Oysa yağmurda ıslanmak temizlenmekti tüm kötülüklerinden...
Ferahlanmama izin vermediler Tanrım, özür dilerim.


IV.
Tanrı ile iki lafın belini kırarken 
İsa'nın dertleri bitmezdi, Tanrı hep ona koşardı
Muhammed'ten önce en sevdiği elçisiydi onun 
Tanrı için zaman ve mekân ayrımı yoktu
Benim ve kinci insanların her zaman vardı
Beynimde tanımlayamadığım bi cisim var
Çözemiyordum bazı şeyleri  
Düşlerim de hep düşüyordum
Tanrı geri döndü
Tanrım dedim tanrım şu koca kan yumağını meşgul eden o güzel bana sevgi gösterecek mi? 
Bilmem dedi, bunu Hızır (a.s.) söyledi 
Tanrı gene gitmişti,  yalan söyleyemezdi bundan gitmişti belli ki 
Hızır (a.s) niye gelmişti?  
Koca yaşlı adam elindeki su testisini bana uzattı
Ezana az kaldı abdest alalım, dedi 
Düşündüm, peki dedim
Camiye girdik,  beraber saf tuttuğum o koca yaşlı adam namaz sonunda ortadan kaybolmuştu. 
Ama ben bir şey fark etmiştim; 
Tanrı hep benimleydi sadece saklanmıştı.


V.
Onun gözlerine müebbet yiyesim vardı 
Hop dedi içimdeki çocuk hop sen zaten müebbetlik'sin bu yaşama 
İdam cezası kalkmasaydı ölüme verdiğin sözü tutardın dedi ve sustu 
Kalkmıştı, toparlanmıştı bir takım şeyler göz yuvalarımdan 
İçimdeki beni ruhsuzluğa iten ruhum duygusuzun biriydi
Lanetler okuyacaktım bir gün azap çekerim diye korktum. 
Sustum, ama beynimdeki homurdanan ses şiddetini arttırdı 
Hissizleştim, hiç sönmeyen o volkan alev toplarıyla düş sakinlerini kavurdu. 
Eridi, kulağım akmaya başladı. 
Durduramayacağım sanıyordum, nitekim durdu. 
Beynimdeki homurdanan ses bu olaya müthiş bir kahkaha atıp tüm ambiyansı bozdu.
Lanet olsun.


VI.
Beynimdeki homurdanan ses bir zebaninin sesiydi
Çünkü her insan bir zebani besler beyninin bilmediği köşelerinde
Bir insan bilmediği o köşelere girdiğinde kötülüğe kaybolur
Beyninin bilmediği o çıkmaz sokaklarından her insan kaçmak ister
Mesela ben... Ben çok kaçmak istedim Tanrım!
Ama bilmediğim o köşeler o kadar geniş ve uzundu ki
bitmek bilmez bir labirenti andırıyordu
korkuyordum, üşüyordum çok soğuk ve ıssızdı burası çünkü
Halbuki beynimin altın damarlarına giden yolu bulsam
şuan içim anne ile dolardı, çünkü anne bir sevginin başlangıcıdır
Unutmam gerekiyor bazı şeyleri ama yürüdüğüm bu labirentte 
yaptığım kötülükler aklıma geliyor;
geldikçe vicdan denilen o dürtüm kabir azabı çekiyor ölmeden önce
Tanrım, beni yalnız bırakma burası çok karanlık
Bir İsa değilim ama ben de senin bir kulunum. 
Bunu demem bile içimdeki zebaniyi güçlendiriyor, 
farkındayım artık Tanrım!
Sen hep benimleydin, ama ben kördüm.