26 Ocak 2015 Pazartesi

Eski Anlar'da


eski bir kitaptan çıkmış boktan hikayeleri
aşk işte böyle olur diye tanımlarken
gün sessizce doğup batarken
batan geminin malları bunlar diye bağırmak çok istedim
ama her zaman sesim de bi burukluk oluştu
sustum
mecnun çölde su hayal ederken
bir kova su koydum dışarıya
sonra kalbime bir ustura değdi
keskin bir acı gibi
yandı içim
Ferhat dağı delerken
bi gözyaşı pınarı buldum
tuzluydu
kavruldu içim
güneş en tepeden başladı kaşını çatmaya
aman dedim bulut sahip çık şu deliye
bulut konuşmadı
kırdım herhalde farkında olmadan

eski bir fotoğrafın en boktan öpüşme sahnesinde
yağmur yağmaz mı ayar olurum
illa bir bulut kapatacak güneşin önünü
çelme takarken anılara düşler
nefret yeniden doğacak kucaklara
dolduracak kişi gelmedikçe
kalbim...
kalbim demiştim ya dostlarım
galiba kangren oldu
sözleri bi çığ gibi büyüyüp
atar damarımı tıkadı
eski
çok eski yaralarım derinleşti
yine de gelmişini geçmişini kıskanırım
sebepsiz
puştlar dört yanı sararken
Aşık Veysel vurur sazına dertli dertli
demlenir gözler içli içli

eski bir filmin en boktan yerinde çalan şarkıları
bir cdye kaydetsem yeridir
anlamlı şarkıları da kurtarmak gerek
bana sorarsanız dostlarım
bir yürek işçisi olarak
çalışma şartlarımız çok kötü
Ferhat dağı delerken bile elmas çıkaracakken
ortalığı hicve dökmeliyim
sesimiz duyulmalı artık
neyse sizi sorunlarıma alet etmeyim
her güldüğünde
açan solan güllere hayranım
çok romantik keratalar
şiir son kez dökülürken kağıda
seni hep aynı kaldırımda bekleyeceğim.



"Geçmişe değil,
her zaman geleceğe bakmak için yürürüz."