30 Mayıs 2015 Cumartesi

Son Görüş Günü

Bana bakmayacak bir kadını sevdim ben
hiç bakmadı, gözünü gözüme hiç değdirmedi
değdirse ağlardım, kan çanağı satardım pazarda
satsaydım çulsuzluğum azalırdı, zaten zenginlik bana göre değil
ben fakirliği seviyorum;
mutluluğun ne az ne çok oluyor ama hakiki dostların hiç eksilmiyor kadehler gibi
Süleyman abinin kıraathanesinin önünden ben varım diye hiç geçmedi
geçseydi ben bir şaban olurdum; aşık bir şaban...
sen diye mahzun bir köpekle konuşurdum
deli derlerdi, bir takım şeyler derlerdi arkamdan
en son pide kuyruğunda çekmiştim kokunu içime
yeni çıkan pidelerin kokuları arasında
ben en çok burnumu sevdim seni koklayabiliyor diye,
senin ise gözlerini güldüğünde parıldadıkları için
en son mahallede gördüm seni, hava açık gün pazartesiydi
küçük bir afacanla el ele yokuşu çıkıyordun iki torbayla beraber
dedim kardeşin falandır ama senin çocuğunmuş
meğer ben seni ölürken sevmişim Süreyya...


Hazar AT


Edip Cansever'in dizeleriyiz. 

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Huzur

ana rahmine düştüğüm ilk gün
en huzurlu günümdür 
annem beni doğurduğu gün 
dünyaya gözümü açtığım ilk dakikalar 
doktor kıçıma vurduğundan değil korktuğumdan ağladım 
çünkü o gün en huzursuz günüdür insanın 
çocukluğumuz en güzel dünyadır 
çünkü büyüdükçe kirleniverir dünya 
kalbini yeşillendireceğine çöp doldurur 
evet, güzel kadınlar bitirir kalbi 
her yaprak biraz daha eksiltir seni 
düşler daha içten öldürür 
çünkü hayaldir, sahtedir, izahı olmaz 
o yüzden demlenir gözler 
göğe bakma durakları yalnızlıktan paslanır 
esrarengiz odalarda kaybolur aklın 
bir gün bedeninde ölür 
ruhun gene bekleyen adamı oynar 
çünkü üzerine en çok yakışan rol odur!


Hazar AT


9 Mayıs 2015 Cumartesi

Olmak Zorunda

burnuma akşamdan kalma kokular geliyor
mutfaktaki yiyecek atıkları, 
plastik şişeler, 
cam kırıkları etrafa karışmış 
gözümü kan bürümüş olmalı 
odaya karışmış şu lanet koku, iğrenç! 
burnumu kesip atmalıydım uzun zaman önce 
"soytarılık zor iştir" derdi büyük bilge 
çoban yıldızını seyrederken 
her gece ölmeyi arzulardım 
"rastgele" dedi büyük kaptanlar 
kaç ırmağı,
kaç denizi,
kaç okyanusu geçeceğimi bilmeden 
akıntıya kürek çırpıyor gibiydim
 rüzgar güzel bir şarkı mırıldanıyordu 
antidepresanlarımı içmeyi unutmuştum 
yaşamım ne zaman son bulacak bilmiyordum a
ma gitmemiz gerekir her zaman 
Bırak artık boş yere çene çalmayı, vakit geç oldu 
uykum yok, hiç olmadı 
bağırdı tüm hiddetiyle; olmak zorunda 
soytarılar uyumaz, palyaçolar gülmez 
sonsuz uykudan da kaçamazsın 
kaçmak isteyen kim, kendimi ona saklıyorum zaten 
o zaman olmak zorunda 
kendimi öldüremem ki, cesaretim yok 
olmak zorunda...




Hazar AT